Yeniyseniz Mutlaka Okuyun



Eğer bu bloga ilk defa geldiyseniz ya da daha önce bu yazıyı okumadıysanız, mutlaka birkaç dakikanızı ayırarak aşağıdakileri okumanızı öneririm.

Ben eğitim uzmanı değilim. Bir babayım ve her baba gibi çocuğum için en iyisini istiyorum. Özellikle eğitim alanında bunu yapmanın da bir yolunu bulduğumu düşünüyorum ve bu yolda yavaştan da olsa yürümeye başladım. Bu blogda da size bu yolculuğumuzla ilgili deneyimleri, duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istedim. Bir şey öğretmek iddiasında değilim. Sadece belki birkaç başka anne ya da babaya da ilham verebilirsem ne mutlu bana.

Başlangıcın Hikayesi

Büyük kızım lisedeyken yaşadığımız bazı deneyimlerin ardından küçük kızım için normalin dışında bir şeyler yapmam gerektiğini fark ettim. Bir bilgisayar mühendisi olarak zaten her ikisine de normal eğitimlerinin yanında kodlama başta olmaz üzere bilgisayar ve iletişim teknolojileriyle ilgili ek eğitimler veriyordum. Ayrıca proje yönetiminin temellerini oluşturabilecek konular, kişisel finans yönetimi gibi konulara da giriş yapıyorduk. Ama bunların yeterli olmadığın fark ettim.

Özellikle normal okul eğitimi devam ederken çocuk zaten yoldu, okuldu, ödevdi, etkinlikti derken kendine ve bize bile zaman ayıramazken ek bir eğitime zaman ayırmasını beklemek pek mümkün değildi. Ben de alternatif olarak ne yapabilirim diye düşünüp, evde eğitimin (homeshooling) detaylarını araştırmaya başladım. Evde eğitimle ilgili epey bir okuma yaptıktan sonra bizim için çok avantajlı olabileceğini fark ettim. Ama ciddi bir sorunum vardı: Türkiye'de 12 senelik eğitim zorunluluğu...

4 + 4 + 4 = 12 sene boyunca çocuğunuzu okula göndermek zorundasınız. Aksi taktirde ebeveynler için hapis cezasına giden uygulamalar var. Ciddi ciddi araştırdım ne yapabilirim diye. Bu hapis önümüzü tıkadı, yapacak bir şey bulamadım. Bir süre sonradan belki karşımıza bir fırsat çıkar ya da bir şeyler değişir diye evde eğitime yönelik küçük bazı adımlar attım. Sonra aklıma bir fikir geldi: Açık Öğretim Lisesi!

Açık Öğretim Lisesi (AÖL) MEB'e bağlı bir oluşum ve çocuğunuzu buraya yollarsanız yasal olarak eğitim zorunluluğunu yerine getirmiş sayılıyorsunuz. AÖL'de çocuklar yılda iki kere toplu oturumlarla sınava girerek ders ve sınıf geçiyorlar. Böylece okula gelip gitme, öğretmenlerin vereceği ödevlere zaman ayırma gibi birçok zaman alan unsuru eleyebiliriz diye düşündüm. Böylece kendi eğitim sistemimizi tasarlayıp uygulayabiliriz ve tek sınırımız hayal gücümüz olur. 

AÖL ile ilgili detay bilgi için http://aol.meb.gov.tr/www/sss.php linkine göz atabilirsiniz.

Ortaokulda liseye hazırlanma yükünü de göz önünde bulundurduğumuzda, AÖL ile çocuk ve kendi üzerimizden neticede bir faydası da olmayan çok ciddi bir yükü omuzlarımızdan atmış olduk.  Tabii ki bu henüz bir tez. Bu arada kızımız henüz ilköğretim 5. sınıfta ve çok sosyal bir kız olarak bu fikre başlangıçta karşı çıktı. Örgün eğitimde okumak ve arkadaşlarıyla olmak istediğini söyledi. Ben de onu üzmedim. Bunun sadece bir fikir olduğunu. Liseye kadar daha çok vaktimiz olduğunu. O zaman gelince yeniden değerlendireceğimiz söyledim. Böylece yeni bir yolculuğun ilk tohumunu atmış olduk.


Evde Eğitimden Hayat Boyu Eğitime Evriliş

Günümüzdeki gelişmeleri, değişimin hızını, belirsizliği düşününce çocuğun sadece ilk ve orta öğretimini kurtarmanın yetmeyeceği ortadaydı. Üniversite eğitimini de ya Türkiye de çok iyi üniversitelerde yapması ya da yurt dışında belirli bir seviyenin üzerindeki üniversitelerden birine gitmesi iyi olacaktı. Ama şu kesindi ki bu da yetmeyecek, çocuğun üniversite sonrasında da sürekli kendini geliştirmesi ve öğretimine devam etmesi gerekecek. Yani hayat boyu öğrenmesi gerekecek!

Bizim babalarımız bir eğitim görüp, bir meslek öğrenip, bir iş yerine girip emekli olana kadar bunlarla idare edebildiler. Ancak günümüzde bile bu böyle değil. Günümüzde çalışanlar, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde,  sektöre göre aşağı yukarı oynasa bile ortalama 4 yılda bir iş değiştiriyorlar. Yapay zeka, genetik bilimi, robotik gibi alanlardaki gelişmelerle birçok yeni meslek ortaya çıkıyor ve birçoğu da ortadan kalkıyor. Yeni kuşakların çalışma hayatları içerisinde birkaç kez meslek değiştirmeleri gerekeceği konuşuluyor. Bunlar bir taraftan tartışılırken, bir taraftan da çevrim-içi eğitimler ve sertifikalar ciddi biçimde yaygınlaşıyor ve üniversitelerin alternatifi olabileceği söyleniyor. Google, Microsoft gibi teknoloji şirketleri başta olmak üzere birçok firma personel alımında üniversite diplomasından ziyade alınan spesifik eğitim ve sertifikalar bakıyorlar.

Bugün oturduğunuz yerden Stanford, Oxford, Harward ya da MIT üniversitelerinden, uzaktan eğitimle ders alabiliyor, başarılı olursanız katılım belgesine sahip olabiliyorsunuz. Bunlar üniversitelerde lisans ve lisansüstü eğitimlerde saydırılabiliyor.

Bütün bu saydıklarımı ve buraya yazamadığım ama değerlendirdiğim birçok argümanı da göz önünde bulundurarak evde eğitim kavramını kullanmamam gerektiğini, bunun yerine hayat boyu eğitim kavramını kullanmam gerektiğini ve oluşturacağım sistemi de bu çerçevede oluşturmam gerektiğini fark ettim. 


Neden Bu Blog?

Aslında başlangıçta bu sistemle ilgili yaptığım çalışma ve araştırmaları Microsoft OneNote uygulamasında tutuyordum. Fakat daha sonra hem tarihçe olsun, hem kızlarıma örnek olsun hem de başkalarına ilham olsun diye blog yazmaya karar verdim.


Blogda ne var? Ne yok? Neler olacak? Neler olmayacak?

Bu blogda ilkokul 3. sınıfta başlanmış bir hayat boyu öğrenme yolcuğuna ait deneyimlerin tarihçesi var. 

Yapılan doğrular olduğu kadar yanlışlar da olacak. Mümkün olduğunca samimi bir şekilde hatalarımızı da paylaşmayı düşünüyorum.

Bu yolculuk bir yandan da bir sistem geliştirme çabası içeriyor. Yani muhtemelen benim kızlarım dışında başkaları için de faydalı olacak bir sistem ortaya çıkabilir. Ama bir taahhütte bulunmuyorum. Birlikte izleyip ne olacak, ne olmayacak göreceğiz.

Eğitim uzmanı değilim ama yaklaşık 50 yıllık hayatımın büyük bölümünde kendimi yetiştirmeye çalıştım. Yani uzun zamandır kendi üzerimde adını bu şekilde koymadan hayat boyu öğrenmeyi uyguladım ve iyi sonuçlar da aldım. Dolayısıyla bu konuda çalışamayacağım ve başarılı olmayacağıma dair bir kaygı taşımıyorum.

Bu blogda ahkam kesme olmayacak. Bildiklerimi paylaşacağım ama elimden geldiğince objektif olmaya da çalışacağım.

En önemlisi de hem ben, hem de dolayısıyla bu blog adaptif olacağız. Aynı hedeflediğim sistem gibi...


Sırada ne var?

Diğer başlıkları okumadan önce mutlaka "Adaptif Hayat Boyu Öğrenme Sistemi (ADHOS) Nedir?" yazısını okuyun. Böylece blogda paylaştığım sistemin ana amacını, temel yapısını ve işleyişini üst seviyede bir bakıştan görmüş olursunuz.

Comments